Dinine ve dünyasına (insanlara) faydalı olan bir hobi edinmelidir. Yürüyüş ve yüzme spor olarak iyidir ve kafidir. Kitap okumak, cilt yapmak, oymacılık, hat ve ebru yapmak, dikiş dikmek, saat, otomobil ve kombi tamir etmek…
Tek tip kıyafet, rejimin tek tip insan ideolojisinin bir mahsulüdür. Usturuplu giyinmeyen, forma da giyse böyle giyiniyor. Yanlış olan hem mecburi tahsil, hem de mekteplerin karışık olma mecburiyetidir. Usturuplu giyinmeyenin günahı kendisinedir. Başkası ona bakmamalıdır.
Yalan olmaz ise de, tariz niyetiyle yani iki niyetle söylemelidir. Yani daha sonra müsait bir zamanda çalışacağım niyetini aklına getirmelidir.
Herkesle efendimli konuşmak iyidir. Edep umumidir. Eşler birbirini hem sevmeli hem hürmet göstermelidir. Hem samimi hem hürmetkar olmalıdır. Kadın kocasına ismi ile hitap etmemelidir. Mesela Ahmet Bey demelidir. O da zevcesini ismi ile veya daha güzeli hanım diyerek taltif edici kelimelerle çağırmalıdır. Kadın, kocasının evlilikle alakalı şeriata uygun emirlerine uyması lazımdır.
Herkesle arkadaş olunur. Ama dindar bir insan dindar insanlarla dost olur. Bu gibi insanlarla zaruret mikdarı görüşülür.
Evvela ilim, sonra yaş, sonra nesep nazara alınır. Sonra sağa itibar edilir.
İlim ve şeriat ne demişse o söylenir. Halkın ne dediği dini alakadar etmez. Erkek de kadın da Allah’ın yarattığı evsaf ile kaimdir. İstisnaları olsa da bunu değiştirmek veya yok saymak mümkün değildir. Kur’an-ı kerim, kadınların süse düşkün olduğunu ve fikirlerini beyan ederken hissi davrandığını söyler (Zuhruf: 18). Bunun için evin ve hükümetin reisi erkektir. Cenab-ı Peygamber de kadınların hissiliğine işaret buyurmuştur. Bunlar bir kusur veya kabahat değildir. Cenab-ı Hakkın irade ve temşiyeti icabıdır.
Hadis-i şerifte, “İyi ahlak, gitmeyene gitmek, vermeyene vermek, zulmedeni affetmektir” buyuruldu. Güzel ahlak bunu icap ettirir. Kabul etmezlerse, artık lazım gelmez.
Mahremi değilse mahzurludur. Mahremi bile olsa eski terbiyede erkeklerin evde hanımlarla oturmasına hoş gözle bakılmazdı. Erkek, evde durduğunda kadınların tahakkümüne girer veya mizacı kadınlara benzer diye düşünülürdü. Hatta böylelerine harem ağası denir, bari bir kahveye git diye ikaz edilirdi. Ama böyle olanların bazısı (Hüseyin Rahmi gibi) kadınların hayatını yakından müşahede etme imkânı bulduğu veya iç alemi yumuşadığı için edebiyatta ileri gitmiştir.